top of page

SİNEKLİ ÖYKÜ YA DA BİR ÜLKENİN SONU



Sağ yanağı masaya yapışmış öylece duruyordu. Etrafta tek tük uçuşan sineklerden başka hayat belirtisi göremiyordu. Gözleriyse bir açılıp bir kapanıyordu. Göz kasları haricinde vücudundaki hiçbir kasta kuvvet kalmamıştı. Gözleri de her an kapanabilir ve o anda uykuya dalabilirdi. Ama öyle olmadı.


Hiçbir şeyi düşünmeden rüyalar alemine dalmayı hayal ederken kafasını yaslamış başka birinin tam karşısında kendisine baktığını gördü. Gözleri –çamurlaşmış!- çukurlaşmış, teni ölü gibi bembeyaz olmuş bir başka adam. İkinci adamın arkasında ise ayakta durmuş kafası olmayan üçüncü bir adam daha.


Birinci adam bu adamın sadece elini görebiliyordu. Bu eller de tıpkı karşısındaki kafası yaslı adamın yüzü gibi bembeyazdı. Birden o ellerde sivri kısmı kurumuş kanla kaplı kocaman bir balta gördü. Ama uyku alemi onu o kadar kendine çekiyordu ki başka biriyle uğraşacak gücü kendinde bulamıyordu. Derken ikinci adam kendini zorlayarak birkaç kelime söylemeye çalıştı. Fakat bu birinci adamın umurunda değildi. Zorlansa da elini havaya kaldırmayı başardı. Duymak istemediği kelimeleri engellemek için açıkta kalan kulağını sımsıkı kapattı. Karşısındaki adam da aynısını yaptı. Tam o anda bir sinek, karşıdaki adama doğru uçtuğu sırada sert bir engele çarpıp yere düştü. Adam karşısında bir ayna olduğunu anladı. Fakat artık çok geçti. Arkasındaki baltalı kafasız adam baltayı birden indiriverdi. Bu o kadar çabuk olmuştu ki çığlık atmaya bile fırsat bulamadı. Sonra birkaç saniyeliğine de olsa etrafa birazcık daha bakabildi ve o çok istediği şeye kavuştu.


Gözleri kapanmıştı artık.


Ö. Şevket Yurtsuz (K.K.)


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page